KEMAL AKSEZGİN SOL REKLAM 1
Zümrüt MobilyaYamaçlar Yapı
GÖZÜPEKTEL
ÖZKAYMAK PAZAR
Mestanoğlu
japon iş makinaları
ALTIN SATIR
SAFİR KUYUMCULUK
Boş Reklam Alanı
ALGİ OTO ELEKTİRİK
HASCANLAR
Zeytinkent Sürücü Kursu
AKM
Akhisar Metronom Radyo İstek Hattı
Akhisar Nöbetçi Eczaneler
Akhisar Sezgin Ticaret
SAĞLAM SÜRÜCÜ KURSU
Akhisar Metronom Haber
Akhisar aktel
SOYDEMİR GRUP
OTO KAR SAĞ TARAF
ÇAĞDAŞ SÜRÜCÜ KURSU
KOLAY GIDA

Güncel

Eğitim-İş; 5 Haziran’da Grevdeyiz

Eğitim-İş; 5 Haziran’da Grevdeyiz

1 Haziran 2013 Saat: 18:18
Eğitim-İş; 5 Haziran’da Grevdeyiz
Eğitim-İş; 5 Haziran’da Grevdeyiz
DAYIOĞLU KASABI

Akhisar Eğitim-İş Akhisar İlçe Temsilciliği Ragıp bey Mahallesi 18 Sokaktaki Lokalinde saat 16.00’da yaptığı basın açıklamasıyla Devlet Memurları Kanunu ile 375 ve 666 sayılı KHK’lerde de değişiklik öngören torba kanun tasarısı ve İstanbul Taksim Gezi Parkı’nı içeren basın açıklaması yaptı. Eğitim-İş Kırkağaç Temsilcilik Başkanı Erdem Karasoy okudu. 

Eğitim-İş Kırkağaç Temsilcilik Başkanı Erdem Karasoy’un okuduğu basın açıklaması metni:

5 HAZİRAN DA EĞİTİM-İŞ OLARAK GREVDEYİZ

Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 375 ve 666 sayılı KHK’lerde de değişiklik öngören torba kanun tasarısı 15.05.2013 tarihinde TBMM başkanlığına sunulmuştur.

Ülkemizde kamu çalışanlarının işe başlama ve yükselmesi kariyer ve liyakat esaslarına bağlı olup, kamuda üst düzey yönetici olmak için 8-10-12 yıl gibi sürelerle hizmet etmiş olmak şartı gerekmektedir. Bu tasarının amaçlarından birisi 657 sayılı kanunun söz konusu hükümlerinin kaldırılarak hiç kamu hizmeti bulunmayanların bile üst düzey kamu yöneticiliğine atanabilmesinin yolunu açmak, bir başka deyişle kadrolaşmaya yeni bir boyut kazandırmaktır.

Yine daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından düzenlemenin ancak yasayla yapılabileceği gerekçesiyle iptal edilen 375 ve 666 sayılı KHK’lerin iptal edilen hükümlerinin yeniden uygulanmaya konulması amaçlanmaktadır.

AKP iktidarı tarafından kamu hizmetlerinin piyasalaştırılması ticarileştirilmesine ilişkin bir yığın mevzuat düzenlemesi ve uygulaması yapıldığı, bu doğrultuda cumhuriyetimizin kurduğu ve ülkemizin kalkınmasında büyük rol oynayan çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının özelleştirildiği veya tavsiye dildiği bilinen bir gerçektir. Bu süreç hala devam etmektedir. AKP iktidarının kamu hizmetlerini dolayısıyla kamu kurumlarını hızla tavsiye ederken kamu çalışanlarına dokunmayacağı düşünülemez.

Yine bu doğrultuda kamu çalışanlarının tabi olduğu temel kanun olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılan değişikliklerle ve uygulamalarla statü hukukuna tabi olan kamu çalışanlarının bu kanunun 4B maddesine göre sözleşmeli, 4C maddesine göre de geçici personel statüsünde çalıştırılarak, yine KİT’lerde 399 sayılı KHK’ye tabi sözleşmeli personel uygulamasını devam ettirerek kamuda çalışan personelin çok büyük bölümünü iş güvencesinden yoksun, esnek çalışma ve performansa dayalı ücret sistemine mahkûm etmiştir.

AKP iktidarı bununla da yetinmemiş kamuda birçok asli iş ve hizmeti hizmet alımı adı altında taşeronlaştırmış, emek sömürüsü daha da derinleştirmiştir.

Bu uygulamalardan elbette en başata çalışanlar olumsuz etkilenmekte ancak hizmet kalitesinin düşüklüğü nedeniyle tüm halkımız mağdur olmaktadır.

Bu defa kamu hizmetlerinin tümüyle tasfiyesi ve bu hizmetlerin sunumunun tam bir tüccar mantığıyla yürütülebilmesi için henüz iş güvencesi bulunan ve 657 sayılı kanunun 4A maddesine göre çalışan devlet memurlarının da çalışma sistemlerini yukarıda ifade edilen şekilde değiştirilmek istenmektedir. Bir başka deyişle devlet memuru yerine “hükümet memuru” kavramı getirilme istenmektedir. Hükümet bu değişikliği kamuoyunun tepkisini almadan yapabilmenin koşulu olarak yandaş basın aracılığıyla bilgi kirliliği yaratmakta ve bir bütünü parça parça hayata geçirmek istemektedir. Bu doğrultuda basında sıkça “sözleşmesi personel uygulaması kalkıyor”, “taşeron işçiliğine son verilecek” haberleri veya “memurlar yatıyor, çalışmıyor” haberleriyle karşılaşmaktayız. Tüm bu toplumsal mühendisliğe yandaş sarı sendikaları aracılığıyla yürütülen kampanyaları da ekleyebiliriz.

Görülmektedir ki AKP, kamu çalışanlarının bugün yaşadıkları olumsuzluklardan daha da geriye götürmek, her şeyden önemlisi iş güvencesini ortadan kaldırmak için bir planı adım adım uygulamaktadır. Bunun bir parçası kariyer ve liyakat sistemine göre yıllarını işine mesleğine vermiş kamu çalışanlarının başına üst düzey yönetici olarak hiç kamu hizmeti bulunmayan, iktidara, tarikat ve cemaatlere koşulsuz bağlılığından başka bir özelliği olmayan kişilerin atanmasının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Esas büyük saldırı arkasından gelecektir.

Eğitim-iş’e bağlı kamu çalışanları olarak TBMM Başkanlığına sunulan bu tasarının geri çekilmesi için 5 Haziran Çarşamba günü yapacağımız iş bırakma eylemi, bir sonraki adımda karşılaşacağımız saldırıları püskürtmek için gereken kararlığımızın göstergesi olacaktır.

Ayrıca son birkaç gündür Taksim de ve yine Türkiye’nin birçok şehrinde yaşanan topluma yönelik şiddet olaylarını endişeyle izliyor ve kınıyoruz.

AKP iktidarının kar hırsıyla yoğrulmuş, sanatı, doğayı, kentleri ve insanı hedef alan politikaları artık sınır tanımıyor. Sermayeye yeni alanlar açma peşinde olan zorba iktidar, biber gazıyla, polis copuyla isteklerini halka dayatmaya çalışıyor.

Taksim Gezi Parkı’nı, “Taksim Meydanı’nın Yayalaştırılması” projesi kapsamında talan edip sermayeye AVM kurulması için peşkeş çeken AKP, günlerdir yağma politikasına direnenlere karşı acımasızca saldırmaktadır. Sadece demokratik tepkilerini gösteren doğa dostu barışçıl insanlara karşı yaşlı, çocuk demeden gerçekleştirilen orantısız güç kullanımı,  AKP’nin yaşamın her alanına müdahale etme hevesinin hızla arttığının da bir göstergesidir.

AKP’nin ileri demokrasi kitabında, AKP’yi desteklemeyenlerin terörist olarak tanımlandığı açığa çıkmıştır. AKP, tek parti iktidarı olmasına rağmen ülkeyi yönetmekte büyük güçlük yaşamakta, iktidarsızlığını gözdağı amaçlı polis devleti uygulamalarıyla perdelemeye çalışmaktadır. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, AKP’yi ayakta tutan kokuşmuşluk ve ülkenin içine sokulduğu karanlık deşifre olmaya, geniş halk kitlelerine ulaşmaya başlamıştır. Son günlerde iyice su yüzüne çıktığı gibi otoriter küstahlığa dönüşen polis devleti uygulamalarını şiddetle kınıyoruz. Yaratılan siyasal şiddet dalgalarının günün birinde yaratıcılarını yutacağından en küçük kuşku duymuyoruz.

Eğitim-İş olarak Gezi Parkı'nda rant sistemine karşı doğayı ve kentini savunmak için direnenlerinin yanında olacağımızı belirtiyor, yaralananlara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.